2020/3.Ç ihracat verilerine baktığımızda;
Küresel talep daralmasına rağmen ihracattaki başarımız devam ediyor. 2020/3.Ç’de ihracatını artıran 4 ülkeden biriyiz. 2020 Kasım ayında Türkiye’nin ihracatı, pandeminin ikinci dalgasında yaşanan kısıtlamalara rağmen 16 milyar doları aştı.
Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM), Kasım ayı geçici dış ticaret verilerine göre; Kasım ayında ihracat bir önceki yılın aynı ayına göre pandeminin ikinci dalgasında yaşanan kısıtlamalar nedeniyle %1 düşüşle 16.8 milyar dolar oldu. Kasım ayında 1726 firma 83.3 milyon dolar hacim ile ilk kez ihracat gerçekleştirdi. Toplam ihracat yapan firma özelinde baktığımızda, Kasım ayında toplam 42187 firmamız ihracat gerçekleştirdi. İhracatın ithalatı karşılama oranı altın hariç %86,3 olarak gerçekleşti.
51 ilimiz ihracatını artırmaya devam ediyor. En çok ihracat gerçekleştiren ilk 5 ilimiz; 6.1 milyar dolarla İstanbul, 1.3 milyar dolarla Bursa, 1.2 milyar dolarla Kocaeli, 861 milyon dolarla İzmir, 710 milyon dolarla Gaziantep oldu.
Kasım ayında ihracatçılarımız 206 ülkeye ihracat gerçekleştirdi. İlk 10 ülkenin ihracattaki payı %50,1 olurken, ilk 20 ülkede bu pay %67,2 şeklinde gerçekleşti. Otomotiv sektörü 2.6 milyar dolar ihracat ile yine liderliği korudu. Covid-19 ürünü ihracatı %212 artışla 87 milyon dolar olarak gerçekleşti. Geçtiğimiz yılın aynı ayına göre; solunum cihazları %420, maske ve önlük %575, tanı kitleri %319, dezenfektan ihracatı ise %20 artış gösterdi.
İhracatçılarımızın yol haritası
Biliyoruz ki, dış ticaret fazlası veren Türkiye olarak hedefimize ulaşmamız için yapmamız gereken katma değerli üretimi gerçekleştirmektir. Bunun için inovatif ürünler üreten markaları desteklemek önemli. Geleceği yakalayan, müşteri önceliğimiz diyerek müşteri memnuniyetini önemseyen, çalışanına önem veren, tasarım yapan, teknolojiyi ve dijitalleşmeyi önde tutan, markaya odaklanan firmalarımızla Türkiye’nin geleceğini inşa etmemiz gerekiyor.
‘’İnovasyon ne anlama geliyor?’’ diye kendimize bir soralım. İnovasyon; daima daha iyisini, daha farklısını bularak gelişmek, benzersiz olmayı, fark yaratmayı, rakipsiz kalmayı hep yeni yol ve yöntemlerle sağlamaktır. İnovasyon üreten ülkeler, aynı zamanda kendi ürettikleri ürünlerini yüksek teknoloji ve katma değer katarak daha yüksek fiyatlı ürün olarak ihraç etme şansına da sahipler.
Dış ticaret fazlası veren Türkiye hedefimize, ihracatta rekorların kalıcı bir hale gelmesine, ancak inovasyonu ve teknolojik dönüşümü üretimimize ve ihracatımıza entegre ederek elde edebiliriz.
Mikroekonomik Göstergelerin İhracat ve İthalata Etkileri
TCMB 19 Kasım PPK metnini incelediğimizde; metinde rezervler dikkat çekiyor ve rezervlerin artırılacağına yönelik açıklama bulunuyor. Şimdi 7,83’lere kadar gelen bir dolar kuru görüyoruz. Ama Türkiye’nin ekonomi politikası genel itibari ile değişmiş olmakla birlikte yine de Sayın Cumhurbaşkanı’nın açıklamasında ‘’faiz oranı artışları nedeniyle reel sektörü ezdirmeyeceğiz’’ ifadesi ile şunları da görmekteyiz: Kurda çok ciddi bir düşüş olursa, burada ihracatçı çok ciddi bir zarar görecek. Aynı zamanda içerideki üreticide ithalatla rekabet edemeyeceği için bir zarar görecek. Dolayısıyla, TCMB’nın bir süre sonra faiz artırımlarını durdurabileceğini ya da döviz alımları ile birlikte kurun aşağı doğru gitmesini bir miktar engelleyebilir görüşündeyim. İhracata dayalı bir büyüme modelimiz var. İhracatçının kur tarafında çok ciddi zarar görmesini istemiyoruz. %50’nin üzerinde DTH’larımız var, bu tarafta TCMB’nın rezervleri artırma noktasında gidecek yolu mevcut.
Sanayi üretim rakamları, kapasite kullanım oranları, ciro endeksleri, baltık kuru yük endeksi ve diğer parametreler Mayıs ayından itibaren hızlı bir toparlanmaya işaret ediyor.
Rekabetçi kuru detaylandırmak istediğimizde;
Reel efektif döviz kuru, TL’nin ticaret ortaklarımızın paralarına göre, değerini enflasyondan düzeltilmiş olarak izlememizi sağlayan bir göstergedir. Tanım gereği bu endeksin düşmesi, TL’nin reel olarak değer kaybetmesi anlamına geliyor. Kurun rekabetçi olup olmadığı da, genellikle reel kur üzerinden takip ediliyor. Sadece reel kurun seviyesine bakarak firmaların rekabetçiliğine dair net birşey söylemek imkansız. Çünkü geniş anlamda rekabet, fiyat avantajından çok daha derin bir kavram. O nedenle ihracatçımızın daha fazla uluslararası piyasalarda rekabet etmesi, aynı zamanda içeride yerli tüketicinin korunması amacıyla ithalatın daha az yapılmasına çalışılıyordu.
Sayın Cumhurbaşkanı konuşmasında ‘’acı reçete’’den bahsetti. İçinde bulunduğumuz durumun gerçekliği bu ve bunun kabul edilmiş olması da önemli bir adım. Sıkılaştırıcı politika anlamına geliyor. Parasal sıkılaşma her zaman daraltıcı olmaz. Enflasyon ve kur riskinin arttığı dönemlerde faiz artışı belirsizliği azaltarak ekonomide daralma riskini sınırlar. 2018 Eylül dönemi buna iyi bir örnek. Sert faiz artırımı sonrası ticari kredi-mevduat faiz farkında düşüş gözlemlenmişti.
Faiz artışı ile gelen ekonomideki yavaşlamanın reel sektör üzerinde finansal istikrarı bozucu etki yapmaması için para-maliye politikasının koordineli ilerlemesi son derece önemli. Sıkı para politikası ve destekleyici maliye politikası bileşimi en uygun seçenek görünüyor. Var olan mali alanı akıllıca, verimli ve hedefli şekilde kullanabilmeliyiz. Hane halkı gelirini destekleyecek ve şirket bilançolarını güçlendirecek modellemelere de tabiki ihtiyaç duyuluyor.